Nemrut Ören Yeri, Adıyaman’ın Kahta ilçesindedir. 2 bin 150 metre yükseklikte, Nemrut Dağı üzerinde yer alan ören yerinde,Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı mezarı ile devasa heykeller yer almaktadır.Yaklaşık 200 yıl bölgede hüküm süren Kommagene Krallığı’nın en ünlü kralı I. Antiochos (Antiokhos) Theos’tur. Kommagene krallarının tahta çıkış tarihleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, kaynaklar I. Antiochos’un yaklaşık olarak MÖ 70-32 yılları arasında krallık yaptığına işaret etmektedir. I. Antiochos kendisini tanrı (theos) ilan etmiş ve henüz hayattayken Nemrut Dağı’nın zirvesinde adını ölümsüzleştirecek bir kutsal alan yaptırmıştır.Official Turkish MuseumsHelenistik dönemin en görkemli kalıntılarından biri olan bu kutsal alan, Kral I. Antiochos’un anıt mezarı olan tümülüs ile tümülüsü üç taraftan çevreleyen teraslar üzerine konumlandırılmış devasa heykeller ve kabartma stellerden oluşmaktadır.I. Antiochos’un kendisi için inşa ettirdiği anıt mezar olduğu bilinen tümülüs, küçük kırma kaya parçaları ve çakıl taşları yığılarak oluşturulmuştur. Günümüzde yaklaşık 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre çapındadır. Her ne kadar yazıtlarda kralın mezarının burada olduğu belirtilse de bugüne kadar mezar odası keşfedilememiştir. Kralın kemiklerinin ya da küllerinin ana kayaya oyulmuş bir odaya konulduğu ve yapay bir tepe (tümülüs) oluşturularak koruma altına alındığı düşünülmektedir.Nemrut Dağı’nın anıtsal heykelleri, tümülüsün üç tarafına, Nemrut Dağı’nın doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmıştır. Üç terastan günümüze dek bütünlüğünü en iyi korumuş olan doğu terastır.Official Turkish MuseumsDoğu ve batı teraslarda yer alan heykeller, ufak detaylar dışında birebir aynıdır. Greko-Pers üslubunda, kireçtaşı bloklardan yapılmışlardır. Yükseklikleri yaklaşık 8-10 metreyi bulmakla birlikte tahtlarına oturtulmuş dev tanrı heykellerinin günümüzde taştan gövdeleri kısmen yıkılmış ve kafaları önlerine sıralanmış durumdadır.Her iki tarafına birer aslan ve kartal heykeli yerleştirilen tanrı heykelleri, soldan sağa doğru, tanrı-kral I. Antiochos, ülkenin ana tanrıçası Kommagene, baş tanrı Zeus, Apollon ve Herakles’tir. Koruyucu aslan, krallığın yeryüzü hakimiyetini; koruyucu kartal krallığın gökyüzü hakimiyetini temsil etmektedir. Heykeller ufka bakar şekilde konumlandırılmıştır. Her iki terasta da tanrı heykellerinin oturduğu tahtları oluşturan kaidelerin arka yüzlerinde, Kral I. Antiochos’un dini ve sosyal içerikli vasiyetnamesi (nomos) olan 237 satırlık kitabe bulunmaktadır.Tanıtma Genel Müdürlüğü ArşiviDoğu terasında Kommagene kraliyet ailesi bireylerinin kabartma stelleri; heykellerin önünde bir ateş sunağı (altar) ve onun yanında oturur biçimde bir aslan heykeli bulunur. Batı terasında ise I. Antiochos’un heykeli ve tanrılarla tokalaşma kabartmaları yer alır. Batı terasında bulunan, üzerine ay ve yıldız kabartmaları yontulmuş aslanlı horoskop figürü, tahrip olması nedeniyle günümüzde koruma altındadır.Official Turkish MuseumsKuzey terası, batı ve doğu teraslarını birbirine bağlayan 180 metre uzunluğunda bir tören yoludur. Terasta I. Antiochos’un atalarının resimleriyle süsletmek üzere hazırlattığı düşünülen, büyük çoğunluğu kırılmış halde taş steller ve kaideler bulunmaktadır.Nemrut Dağı, 1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kaydedilmiştir.Kaynaklar:Adıyaman İl Kültür ve Turizm MüdürlüğüKahta Turizm Danışma Bürosu web sitesi. “Nemrut Dağı.”Yaşar, Mesut (2019). “Nemrut Dağı Kutsal Anıtı: I. Antiochus’un Dehası.” İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi 9(19), ss. 19-27Adıyaman Gezilecek Yerler
Blog
-
MEVLÂNA MÜZESİ
Mevlâna Müzesi, Konya’nın Karatay ilçesinde, Mevlâna Dergâhı’nda hizmet vermektedir. Dergâh, Cumhuriyetin ilanı sonrasında, 1926 yılında, “Konya Asâr-ı Atîka Müzesi” adı altında ziyarete açılmış; 1954 yılında ise yeni bir düzenleme ile Mevlâna Müzesi adını almıştır.TGAMüzenin yeri, Selçuklu sarayının gül bahçesidir. Bahçe,Sultan Alâeddin Keykubattarafından Mevlâna’nın babasıSultânü’l-Ulemâ Bâhaeddin Veled’e hediye edilmiştir. Sultânü’l-Ulemâ, 1231 yılında vefat edince bugünkü yerine defnedilmiş; sevenleri mezarın üzerine bir türbe yaptırmak istemişlerse de Mevlâna “gök kubbeden daha iyi türbe mi olur” diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak 1273 yılında Mevlâna vefat edince oğlu Sultan Veled, türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. Mevlâna’nın mezarı üzerindeki “Kubbe-i Hadra” (Yeşil Kubbe) denilen türbe, dört fil ayağı üzerine, 1274 yılında Mimar Tebrizli Bedrettin’e yaptırılmıştır.Mevlâna Müzesi’nin çekirdek yapısı, Hz. Mevlâna’nın türbesidir.Official Turkish MuseumsMüzenin avlusuna “Dervişân Kapısı”ndan girilmektedir. Avlunun kuzey ve batı yönü boyunca derviş hücreleri yer alır. Avlunun güney yönü, matbah ve Hürrem Paşa Türbesi’nden sonra, Üçler Mezarlığı’na açılan Hâmûşân (Susmuşlar) Kapısı ile son bulur. Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma Hatun ve Hasan Paşa türbeleri, yanında semahane ve mescit bölümleri ile Mevlâna ve aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır. Avluda Yavuz Sultan Selim’in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı şadırvan ile”Şeb-i Arûs”havuzu bulunur. Avlunun kuzey yönünde ise “selsebil” adı verilen bir çeşme vardır.Müze alanı günümüzde, gül bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18 bin metrekareye ulaşmaktadır.Mevlâna Müzesi’nde Bulunan Kıymetli EserlerMüzede, Mevlâna ve Mevlevîliğe ait eserler ile el yazması kitaplar, levhalar, kandiller ve musiki aletleri sergilenmektedir.Müzede bulunanİhtisas Kütüphanesi, 1854 yılında Postnişin Mehmed Saîd Hemdem Çelebi tarafından kurulmuştur. Kütüphanede Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı dönemlerine ait 2 bin 756 cilt içinde 4 binin üzerinde el yazması eser bulunmaktadır.Official Turkish MuseumsMüzede bulunan diğer kıymetli eserler şu şekildedir:Mevlâna’nın SandukasıSanduka, 1274 yılında Konyalı Genakoğlu Hümâmeddin Mehmed ile Tebrizli Selimoğlu Mimar Abdülvâhid tarafından fırınlanmış ceviz ağacından yapılmıştır. Ön kısımda bulunan iki sarıklı mezar Mevlâna ve oğlu Veled, arkada bulunan tek sarıklı sanduka ise Mevlâna’nın babası Bahâeddin Veled’e aittir. Ancak bu konuda kaynaklarda farklı bilgiler de bulunmaktadır.Sandukanın yüzeyi geometrik ve bitkisel motifler ile Mesnevi ve Divan-ı Kebir’den alınmış beyitlerden oluşan yazı kuşaklarıyla bezenmiştir.Sandukanın ayak ucunda yer alan kitabede: “Bu kabri ziyaret eden mutlaka kutlu ve uğurlu olur. Bu kabir Belhli Hüseyin oğlu Muhammed’in oğlu Mevlâna Muhammed’in istirâhat yeridir. O, doğular ve batılardaki âlimlerin sultânıdır” yazısı yer almaktadır.Pûşîde (Mevlâna’nın Mezar Örtüsü)Sultan II. Abdülhamid tarafından 1895 yılında deri üzerine atlas kumaştan yaptırılan pûşîde, yıpranması nedeniyle 2021 yılında yenilenmiştir. 126 yıllık puşide koruma altına alınmıştır.Yeşil kadife kumaş üzerine Rumi desenle bezeli yeni pûşîdenin desen tasarımı Mimar-Nakkaş Muammer Semih İrteş’e, her iki yanına işlenen yazılar ile baş levhasındaki besmele-i şerif ise Hattat Hüseyin Kutlu’ya aittir.TGAMesneviMevlâna’nın vefatından beş yıl sonra yazılmış olan Mesnevî nüshası, nüsha-i kadim (eski nüsha) olarak kabul edilmektedir. Mesnevi’nin bu nüshasında altı cilt bir arada toplanmıştır.Söz konusu eser Selçuklular döneminde, 1278 yılında,Hattat Mehmed bin Abdullah Konevîtarafından nesih hat ile yazılmıştır.Nisan Tasıİlhanlı Hükümdarı Ebu Said Bahadır Han tarafından 1327 yılında bronz üzerine gümüş ve altın kakma tekniğinde yaptırılarak Mevlâna Dergahı’na hediye olarak gönderilmiştir.Tas içerisine nisan yağmurları toplanıp şifa niyetine ziyaretçilere dağıtıldığı için “Nisan Tası” adı verilmiştir.Mevlana’nın HayatıAsıl adı Muhammed Celâleddin olan Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî, 30 Eylül 1207 yılında, bugün Afganistan sınırları içerisinde bulunan Belh şehrinde doğar. Babası, Sultânü’l-Ulemâ (Âlimler Sultanı) unvanına sahip olan Muhammed Bahâeddin Veled, annesi Mümine Hatun’dur.Muhammed Bahâeddin Veled Mevlana’nın doğumundan bir müddet sonra ailesiyle Belh’ten göç eder. Mevlâna ve ailesi Şam’dan sonra Halep üzerinden Anadolu topraklarına girip Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri ve Niğde yoluyla 1222 yılında Lârende’ye (Karaman) gelip yerleşirler. Bahâeddin Veled, Karaman’da kendisi için yaptırılan medresede yedi yıl kalarak irşat faaliyetlerinde bulunur.Mevlâna Celâleddin 1225 yılında Karaman’da Gevher Hatun ile evlenir. Mevlâna’nın yaptığı bu evlilikten Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi isimli iki oğlu dünyaya gelir. Gevher Hatun’un vefatı üzerine ikinci evliliğini Kerra Hatun’la yapar ve Emir Âlim Çelebi isimli bir oğlu ile Melike Hatun isimli bir kızı olur.Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’ın ısrarlı daveti üzerine Bahâeddin Veled ve ailesi, Karaman’dan Selçuklu Devleti’nin başkenti olan Konya’ya göç eder.Mevlâna ve ailesi ilk zamanlar Altunaba (İplikçi) Medresesi’ne yerleşir. Babasının vefatı üzerine onun yerine geçen Mevlâna, İplikçi Camii diye bilinen yerdeki medresede uzun yıllar dersler verir. 17 Aralık 1273 günü, 66 yaşında iken Konya’da vefat eder.Mevlâna’nın Şemş ile KarşılaşmasıMevlâna’nın hayatında değişmelere sebep olan ve belki de hayatında dönüm noktası olarak nitelendirilen olay, Şems-i Tebrîzî ile buluşmasıdır. 1244 veya 1245 yıllarında gerçekleşen bu karşılaşmalar Mevlâna’nın hayatını değiştirir ve vaktinin büyük bir kısmını Şems ile geçirir. Bu durumdan rahatsız olan Mevlana’nın müritleri Şems’in gitmesine sebep olur. Mevlâna Divan adlı eserini ona ithaf etmiştir.Mevlana’nın EserleriDîvân-ı Kebîr(Büyük Divan): Eser gazel ve rubailerden meydana gelmektedir. Eserde bulunan şiirlerin çoğu Mevlâna’nın Şems ile buluşmasından sonraki döneme aittir.Mesnevi:Mevlâna’nın altı cilt ve yaklaşık 25 bin 700 beyitten meydana gelen Farsça eseridir. Mevlâna’nın tasavvuf anlayışını içeren eser, İslam kültürünün önemli kaynakları arasında gösterilir.Fîhi Mâ Fîh(İçindekiler içindedir, ondaki ondadır, ne varsa ondadır): Mevlâna’nın sağlığında oğlu Sultan Veled veya bir başka müridi tarafından kaydedilen sohbetlerinin vefatından sonra derlenmesiyle meydana gelmiştir.Mecâlis-i Sebʿa(Yedi Meclis): Mevlâna’nın vaaz ve sohbetlerinde yaptığı konuşmalardan oluşmaktadır.Mektûbât(Mektuplar): Mevlâna’nın değişik sebeplerle çeşitli kimselere yazdığı mektuplardan oluşmaktadır.Şeb-i ArûsDüğün gecesi anlamına gelen Şeb-i Arûs, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin ilahi sevgiliye kavuşmasına işaret eden öldüğü gecedir. Bu gecenin yıl dönümünde, 17 Aralık tarihine denk gelen haftalarda Konya’da “Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri” yapılmaktadır.TGA2023 ‘Mevlâna Yılı’21 Ocak 2023 tarihli Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile Mevlâna’yı vuslatının 750. yıl dönümünde anmak amacıyla 2023 yılı “Mevlâna Yılı” olarak kabul edilmiştir.Hz. Mevlâna’nın 751. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri (Şeb-i Arûs), 07 – 17 Aralık 2024 tarihleri arasında Konya Mevlâna Kültür Merkezi Semâ Salonu’ndaicra edilecektir.Hz. Mevlâna’nın 751. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri (Şeb-i Arûs) Seansları şu şekildedir:Seans NoSemâ Âyin-i Şerif Tarih ve Saatleri1 07 Aralık 2024 Cumartesi 14:002 07 Aralık 2024 Cumartesi 19:003 08 Aralık 2024 Pazar 14:004 08 Aralık 2024 Pazar 20:005 09 Aralık 2024 Pazartesi 20:006 10 Aralık 2024 Salı 20:007 11 Aralık 2024 Çarşamba 20:008 12 Aralık 2024 Perşembe 20:009 13 Aralık 2024 Cuma 20:0010 14 Aralık 2024 Cumartesi 14:0011 14 Aralık 2024 Cumartesi 20:0012 15 Aralık 2024 Pazar 14:0013 15 Aralık 2024 Pazar 20:0014 16 Aralık 2024 Pazartesi 20:0015 17 Aralık 2024 Salı 14:0016 17 Aralık 2024 Salı 19:00Kaynaklar:Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü. “Medeniyetler Şehri Konya.” Yayın No: 231. Baskı Tarihi: Kasım 2015.Uluslararası Mevlâna ve Mevlevilik Sempozyumu Bildirileri-I. Doç. Dr. İbrahim COŞKUN, “Aklı Gönül ile Buluşturan Kelamcı: Mevlâna Celaleddin Er -Rumi.”Türkiye Diyanet Vakfı. İslam Ansiklopedisi web sitesi. “Mevlânâ Celâleddîn-İ Rûmî.”Millî Eğitim Bakanlığı. İstanbul Beylerbeyi Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü web sitesi.
-
SİDE ANTİK KENTİ
Antik dönemdePamfilya’nın en önemli liman kenti olanSide, Antalya’nın 80 kilometre doğusunda, Manavgat’ın 7 kilometre güneybatısında bulunan 350-400 metre genişliğinde bir yarımada üzerinde kurulmuştur.Fotoğraf: Türkiye Kültür PortalıSide MÖ VII. yüzyılda bir yerleşim merkezi olmuştur. MÖ VI. yüzyılda tüm Pamfilya ile birlikteLidya Krallığı’nın egemenliğine girmiş, Lidya Krallığı’nın 547/46’da yıkılışından sonra Perslerin hâkimiyeti altına girmiştir. Bu devirde özgürlüğünü bir ölçüde koruyan kent, kendi adına sikke basmıştır.Büyük İskender’in Anadolu seferinde (MÖ 334) hiçbir direniş göstermeden kapılarını Makedonya kralına açan Side, daha sonraları İskender’in kurduğu büyük sikke basım merkezlerinden biri olmuştur. İskender’in ölümünden sonraHelenistik Dönemkrallıkları arasında sürekli el değiştiren Side, MÖ III. yüzyılda, öncePtolemaioslar’ın, MÖ 215-189 yıllarında daSeleukoslar’ın egemenliği altına girmiştir. SeleukoslarRomalılar’a karşı açtığı savaşta yenik düşünce MÖ 188 yılında yapılanApameia Barışı’na göre Pamfilya ve bu arada Side deBergama Krallığı’na verilmiştir. Buna karşın Side bir süre sonra yeniden bağımsızlığına kavuşmuş ve tarih içerisindeki en parlak devirlerinden birini yaşamıştır.Fotoğraf: Servet UygunMÖ 138 yılında Suriye tahtına oturan sonraları ise“Sidetes”lakabını alanAntiokhos VII’nin gençliğinde öğrenim görmesi için Side’ye gönderilmesi, kentinDoğu Akdeniz’de ne denli önemli bir kültür merkezi olduğunun göstergesidir. Kentin bu parlak dönemi fazla uzun sürmemiştir. MÖ 1. yüzyıldaPisidyave dağlıkKilikyabölgelerinde başlayan korsanlık, Pamfilya ve dolayısıyla Side’ye de atlamış, korsanlarla başa çıkamayan Sideliler liman ve pazarlarını onlara açmak zorunda kalmışlardır. Sonunda MÖ 78 yılındaRomalı KonsülPublius Servilius’un bölgeyi korsanlardan temizlemesi üzerine Side de Pamfilya’nın diğer kentleri gibiRoma İmparatorluğu’na bağlanmıştır.Fotoğraf: Gülcan AcarMÖ 25 yılından sonra ise Augustus, Pamfilya bölgesini doğrudan doğruya kendisine bağlı bir memurun yönettiği eyalet haline getirmiştir. Bu tarihten sonra Side Roma’ya bağlı eyaletin bir kentidir. MS II. ve III. yüzyıllarda parlak bir dönem yaşayan Side, IV. yüzyılda fakirleşen bir Hıristiyan şehri görünümündedir. V. ve VI. yüzyıllarda üçüncü ve son parlak zamanını yaşayan kent,Doğu Pamfilya Metropolitliği’nin başkenti olmuştur. IX. ve X. yüzyıllarda Arap akınlarıyla iyice zayıf düşen kenttenBizans İmparatoruKonstantinos Porfirogennetos(913-959) “De Thematibus’’ adlı eserinde bir “korsanlar yuvası” olarak söz etmektedir. Arap coğrafyacısıİdrisiise (1150’ye doğru) Side’yi “Yanık Antalya” olarak adlandırmakta, halkının ise iki günlük mesafede bulunan “Yeni Antalya”da iskân edilmiş olduğunu aktarmaktadır.Fotoğraf: Gülcan AcarTicaret ve liman kenti olarak tanınanSide Antik Kentikalıntıları üzerinde XX. yüzyıl başlarındaGiritligöçmenler tarafındanSelimiye Köyükurulmuştur. Bir yarımada üzerine kurulmuş olan Side, diğer Pamfilya kentlerinde olduğu gibi şehrin ana kapısından başlayan bir anıtsal cadde boyunca uzanmaktadır. Kuzeydoğudaki “Büyük Kapı”dan başlayan ana cadde, Tiyatro önündeki kavis dışında hemen hemen düz bir çizgi şeklinde yarımada boyunca ilerleyerek tapınaklar yakınında büyük bir meydanla sona erer. Kentin ikinci büyük caddesi de “Büyük Kapı”dan kentin güneyine doğru uzanmaktadır. Her iki cadde de sütunlu olup iki taraflarında korint başlıklı sütunlu portikler ve bunların gerisinde de bir sıra dükkân vardır.Fotoğraf: Gülcan AcarKaynak:Side, Dünden Bugüne Antalya II. Cilt, Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü (2012)Antalya Gezilecek Yerler -
SÜMELA MANASTIRI
Sümela Manastırı (Meryem Ana) Manastırı Nerededir?Trabzon’un Maçka İlçesi’nin Altındere Köyü sınırları içinde, Altındere vadisine hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuş olanSümela Manastırı, halk arasında “Meryem Ana” adı ile anılır. Vadiden yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunan yapı, bu konumuyla manastırların şehir dışında, ormanlarda, mağara ve su kenarlarında kurulma geleneğini sürdürmüştür.Fotoğraf: Trabzon İl Kültür ve Turizm MüdürlüğüMeryem Anaadına kurulan manastırın “Sümela” adını “siyah” anlamına gelen “melas” sözcüğünden aldığı söylenmektedir. Bu ismin manastırın kurulduğu koyu renkli Karadağlar’ dan geldiği düşünülmekte ise de Sümela kelimesi buradaki Meryem tasvirinin siyah rengine bağlanabilmektedir.Sümela Manastırı’nın TarihiRivayete göre Bizans İmparatoru I.Theodosius zamanında (375-395) Atina’dan gelen Barnabas ve Sophranios isimli iki rahip tarafından kurulmuş olan manastır, 6’ıncı yüzyılda İmparator Justinianus’un manastırın onarılarak genişletilmesini istemesi üzerine Generallerinden Belisarios tarafından tamir edilmiştir.Sümela Manastırı’nın şimdiki durumuyla varlığını 13’üncü yüzyıldan itibaren sürdürdüğü bilinmektedir. 1204 tarihinde kurulan Trabzon Komnenosları Prensliği’nden III. Alexios (1349-1390) zamanında manastırın önemi artmış ve fermanlarla gelir sağlanmıştır. III. Alexios’un oğlu III. Manuel ve sonraki prensler döneminde de Sümela yeni fermanlarla zenginleştirilmiştir.Doğu Karadeniz kıyılarının Türk egemenliğine girmesini takiben Osmanlı Padişahları pek çok manastırda olduğu gibi Sumela’nın da haklarını korumuşlar, bazı imtiyazlar vermişlerdir.Sümela Manastırı’nın 18. yüzyılda bir çok bölümü yenilenmiş, bazı duvarlar fresklerle süslenmiştir. 19. yüzyılda büyük binaların ilave edilmesiyle manastır muhteşem bir görünüm kazanmış, en zengin ve parlak dönemini yaşamıştır.Fotoğraf: Kültür ve Turizm BakanlığıBu dönemde son şeklini alan manastır pek çok yabancı seyyahın ziyaret ettiği, yazılarına konu edilen bir yer haline gelmiştir. Trabzon’un 1916-1918 yılları arasındaki Rus işgali sırasında manastıra el konulmuş, 1923’den sonra tamamıyla boşaltılmıştır.Sümela Manastırı’nın başlıca bölümleri; Ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazma’dır. Bu yapılar topluluğu oldukça geniş bir alan üzerine inşa edilmiştir. Manastırın girişinde su getirdiği anlaşılan büyük su kemeri yamaca yaslanmış durumdadır. Çok gözlü olan bu kemerin bugün büyük bölümü yıkılmıştır.Dar uzun bir merdivenle manastırın ana girişine ulaşılmaktadır. Giriş kapısının yanında muhafız odaları bulunmaktadır. Buradan bir merdivenle iç avluya inilmektedir. Solda, manastırın esasını teşkil eden ve kilise haline getirilen mağaranın önünde çeşitli manastır binaları bulunmaktadır. Sağ tarafta kütüphane yer almaktadır. Yine sağda yamacın ön yüzünü kaplayan büyük balkonlu bölüm keşiş odaları ve misafir odaları olarak kullanılmıştır ve 1860 yılına tarihlenmektedir. Avlunun etrafındaki binalarda odalardaki dolapları, hücreleri, ocakları ile Türk sanatının etkileri de görülmektedir.Manastırın ana ünitesini meydana getiren kaya kilisesinin ve ona bitişik şapelin iç ve dış duvarları fresklerle donatılmıştır. Kaya kilisesinin içinde avluya bakan duvarda III. Alexios dönemine ait fresklerin varlığı tespit edilmiştir. Şapeldeki freskler ise 18’inci yüzyılın başlarına tarihlenmektedir ve üç ayrı devirde yapılan üç tabaka görülmektedir. En alt tabakanın freskleri daha üstün niteliktedir.Fotoğraf: Official Turkish MuseumsSümela Manastırı’nda yer yer sökülerek alınmış olan ve oldukça harap bir görünüm taşıyan fresklerde işlenen başlıca konular İncil’den alınmış sahneler,Hz. İsaveMeryem Ana’nın hayatı ile ilgili tasvirlerdir.Kaynak:Trabzon İl Kültür veTurizm Müdürlüğü,Sümela ManastırıTrabzon Gezilecek Yerler
-
Test Başlık
Bu bir test içeriğidir.
Ek Bilgiler
Test: Bilgi
-
Hello world!
Welcome to WordPress. This is your first post. Edit or delete it, then start writing!